4 Temmuz 2012 Çarşamba

Restaurant Hippopotamus

Bu ülkede yemek yenebilecek az mekan var. Tabii bu bizim için geçerli yoksa hatırlarsanız daha önce OMG başlıklı yazımdaki görüntüyü bulabilirsiniz.

Daha önce arkadaslarımızdan duymuştuk hatta Paris te de var ancak burası onun şubesimi bilemiyorum.

Hippopotamus adlı restoranda deneyelim şansımızı dedik. Yer olarak Val-hydra da.Burası sadece et ve türevlerinin bulunduğu bir yer. Ben çok beğenmedim çünkü ben eti soslu severim bunlar sadece pisirip getiriyorlar. Tabi ki servis her zaman ki gibi yavaş yavaş.

Bir de tavsiyem eğer çocuğunuz yoksa alt katta oturmayın yoksa kafanız baya şişebilir.






Menü kısmında sadece çiğ yemekler bölümü vardı. Bunu yerken kendimi düşünemiyorum. Hadi çiğ yumurta neyse bir derece yinede yenilebilir ancak ben pişmişini bile yiyemiyor iken çiğ kıyma aman allahım.





Buda Cezayir'de öğrendiğim ve bağımlılık yapan salata.Aslında hepimizi bildiği bir tarif ve bizde genellikle salata değil meze olarak kullanılır ancak burada salata niyetine veriliyor. Adı  ''Salade Pikan''Salade Hamis''diye değişiyor.


Günün sonunda en mutlu olduğum an, hemen restoranın yanında olan İtalyan dondurmacısı.İçerisi nasıl dolu nasıl sıra var. Ben dondurma hastasıyımdır. Carte d'or bir paketini tek başıma yerim. Cornetteler de en az 2 tane yerim.Ama bu dondurmada sadece iki top yememe rağmen beni doyurdu tıkadı, bir daha yemek istediğim kesildi. Uğrayan olursa kesinlikle denemesini tavsiye ederim.

Tennis club de palmiers

Uzun zamandır tenise ilgi duyuyordum ancak hep planlarımı Türkiye ye döndükten sonrası için planlıyordum.
Tenis kursuna giderim sonra kendimi geliştiririm turnuvalara falan katılırım :)diye plan yaparken, arkadaş sohbetinde burada tenis kulubü olduğunu ders verildiğini öğrendiğim an hersey değişti kafam da.

Tamam dedim bu kursa yazilmaliyim, ama sadece cuma günleri tatil, aksam is çıkışında da olmaz diye kendi kendimi yerken, gittik bir cuma gunü konuşmaya.

Şans benden yana cuma günleri dahil olmak üzere hergün aksam 10' a kadar açık , hocamı da ayarladık ve ben tenis kursuna başladım. Tenis oynayabilmek için keske hafta da iki olsa ama yaklaşık 100 km gidiyoruz. Gül'ü seven katlanıyor dikenine, benim için diken sayılmaz ama arabayı süren umi için benden yorucu oluyordur eminim.

Ben hiç şikayetçi değilim vallahi;)

Tenis kursu val- hydra da. İsterseniz sadece yer kiralayabiliyorsunuz, isterseniz hoca ile çalışabiliyorsunuz. Ya da üye de olabiliyorsunuz ama benim için pek avantajlı değil. Hocaların tlf numaralarını veriyorlar siz hangisini isterseniz onu arayıp basliyabiliyorsunuz.

Çok rağbet var, Çinliler , Türkler bir çok oynayan var, hele cezayirliler benim tahmin ettiğimden çok. Turnuvalar düzenleniyor , yurtdışından oyuncular geliyormuş. Merkezde yaşamadığımız için böyle sosyal faaliyetlere çok uzağiz.Ama insan isteyince hersey mümkün.









3 Temmuz 2012 Salı

Elite model look Algerie 2012

Çoğu zaman postlarımdan bu ülkede fazla organizasyon olmadığından sosyal açıdan çok zayıf olduğundan bahseder dururum. Ancak Cezayir gelişiyor. Daha önce de denk gelmiştim güzellik yarışmalarına ve çok şaşırmıştım, bu kadar geriliğin içinde bunu nasıl unutmadan yapıyorlar diye..

Katılım her sene daha da artıyormuş internette yazan bilgilere göre.Gerçekten fizik olarak çok uygunlar, uzun ve dar yapılılar.Çok güzel Araplar kızlar da var.Bence gençlerin kendini kurtarabilmeleri (kurtarmak diyorum çünkü hepsi ilk fırsatta Fransa ya yada başka ülkelere kaçmak için fırsat kolluyorlar) için büyük bir fırsat.


Bütün resimler https://www.facebook.com/pages/Elite-Model-Look-Algeria sitesinden alınmıştır.















11 Haziran 2012 Pazartesi

Hafta sonu gezisi-Tkijda-Parc National du Djurdura

Merhabalar herkese, hele şükür yazabiliyorum artık;)

Bir çok şey biriktirdim yazmak için, tembellik etmez isem yakında yapacağım sırayla postlarımı.

Bu hafta sonu ilk önce hepimizi bir dağ gezisi hevesi aldı gitti, ilk önce yeni kurulan Bouira şantiyesine gittik. Oradan da Tkijda denilen kayak merkezine gittik. Aslına bakılırsa ben daha önce kayak merkezi görmedim ama burası kesinlikle kayak merkezi degildi. Ama kar gördüm. O kadar yukarı çıktık ki artık bizden yüksek tepe yok diyebilirim. Ben oldum olası sevmem, yok yayla gezisiymis, yok dag manzarasiymis, bende aşağı düşme korkusu var.Bana deniz kum güneş üçlüsü yeterince kafi gelir.

Araba da sürekli kafam eğik gidiyorum hele ki yollar dar, aşağı uçurum iki araba yan yana geçerken ömrümden ömür gidiyor.Dert yana yana geçirdim yolculuğu...




Benim daha önce gitmediğim bir yer.Parc National du Djurdjura. Ni,ye buraya park demişler onu da anlamamış durumdayım. Cezayirli çalışanlar filan gittik mükemmeldi filan diye anlatıyorlar, giden Türkler de oldu ki bizi götüren arkadaşımız, oda çok methetti bende gerçekten piknik alanı, tesis filan bekliyorum, ahh ahh saf duygu kaç senedir burada  yasıyorsun halen alışamadım, beklentilerim yüksek sonuc hayal kırıklığı ;)






Otel ve restaurant kısmı mevcut ama orada da görüntü var işlevsellik yok.Kahve içelim dedik saat 6 civarıydı çoktan bitmiş :)

Tam piknik yapılacak yere geldik bende ferahladim derken arkadaş dedi tepe de stadyum var.Ben ilk önce daha da yükseğe çıkmak istemedim direndim ise de zaten bu kadar çıktık biraz daha çıksak bir şey olmaz, hazır gelmişken tarihi eseri görelim dedim. Bu paragrafın devamını getireyeceğim ;)

Nasıl bir hayal kırıklığı benim için tahmin edemezsiniz :)




O kadar yukarıda ki stadyum kar kalıntılarına bile rastladık.

En sonunda bulduk bir yer ve mangal başladı . Tek sevindiğim istediğim kadar yedim ve o tepelere ciktigimdaki kekik ve ouzou dedikleri çiçeklerin kokusu. Keske fırsat olsa da size o kokuyu aktarabilseydim. O kadar yüksekte ve açık alanda nasıl bir kökü var. Mukemmel idi.





Bu memlekette gerçekten insanların sosyal faaliyette bulunabilmeleri için imkan çok çok sınırlı. Koca memlekette bir tane piknik yapılacak tesis yok.

Benim tavsiyem eğer Bouira yakınlarında oturmuyorsaniz gidilecek bir yer değil. Hiç bir şey kaçırmazsınız ;)

21 Mayıs 2012 Pazartesi

Bir gecelik aşk...

Şantiyemiz de inanılmaz sevecen anne köpek var.Sokak köpeği ama nasil masum, kendini sevdirmek isterken nasil mahcup. Üzerinde bit, pire olmasa sarılacağım boynuna;) Bu köpekle aramızda bir bağ var, hele şuan büyümüş olan koca popoulu matilda bana asık kesin;)

İlk doğumunda bir yavru seçmiştim " koca popolu matilda" ismini bile koymuştum. Ben aldım matildayi goturdum eve ancak 2 aylık filandi tuvalet egitimi olmadıgından dışarı kulübesine koydum. Sabah kalktığımda coktan annesi alıp götürmüş, nasıl becerebildiyse tasmasını sokmuştu. Ne kadar üzülsemde tekrar geri almadım. Bizim anne köpek yine hamile kaldı ve bu sefer tam 9 bebis dünyaya getirdi. Allahım her biri birbirinden tatlı.







Ben kestirdim gene gözüme bir tanesini, aldım yine eve;)Daha çok küçük 1 aylık filan. Ama nasıl oluyordu bilmiyorum tuvaleti gelince alarm veriyor. Bu sefer evde bakıyoruz gözümüz hep onda'' aman işemesin'', aman fişmasin;)

Hayvan da maşallah saat bası alarm veriyor.Ama nasıl güzel, hemen alıştı bize gelip ayağımızın dibinde filan yatmalar, yaramazlıklar, ben tav oldum zaten. Kucağımda nasıl uyuyor, arada bir iç çekiyor, kafasını boynumun altına sokuyor, ben hayvan uyanacak diye nefes bile almıyorum;)
Gece ne yapacağız derken, ben dedim bizimle yatak odasında yatsın , umi olmaz dedi bıraktık papisi banyoya anam bir viyaklama, allahım o ses hayvandan nasıl çıkıyor.Neyse aldık niche ile yatak odasına gece oldu 2 bizimki alarm veriyor. Kalk tuvalete çıkar, 4 oldu yine aynı seremino derken bu sefer de ağlamaya başladı. Ne yapsam umi uyuyor, papis ağlıyor ben sınırliyim uykum bölündü kaç defa. Aldım yanıma;) dakikası sustu şerefsiz, nasıl uyuyor, bir yayılıyor anlatamam. Ben hayvanı ezmeyeyim diye uyuyamadim tabi.
Sabah kalktık bu nasıl salak, nasıl oyunbaz, ama maalesef bir gece kalabildi;) çok fedakarlık isteyen bir sorumluluk. Belki biraz bende üzülme numarası yapsaydım hep kalabilirdi ama şansımı denemedim hiç. Bende bir gece de yoruldum , sabah gözümden uyku akıyor.

Hala aklımda, annesiyle kardeşleriyle oyun oynarken görüyorum , yine alsam mı diye düşünüyorum , ama hayvana ne yaptıysak beni görür görmez kaçıyor .

Yaz gelmekten vazgeçti

Büyük hasretle güneş, deniz, kum, hayalleri kurarken , havanın azizliğine uğruyoruz bir kaç gündür.

Türkiye'deki haberleri gördüğümde şaşırmıştım. İnsanların trench coat giydiğinde hadi canım dedim. Hazirana şurada ne kaldı ki...
Bir kaç gündür bizim buralarda da bir serin hava hakimdi.Özellikle bu sabah ise gitmek için dışarı çıktığımda soğuk yüzüme bir tokat gibi vurdu. Suan deli gibi yağmur yağıyor, sanki kısın hiç yagmamiscasina.

Sıcaklar gelince de fazla geliyor ama ben yine yazı, güneşi, sıcağı seviyorum. Her ne kadar insanı bezdiren sıcaklar yaşasakta, ben yaz insaniyim.

İnşallah bu kötü havalar uzun sürmez de güzel yüzünü gösterir bize ;)


17 Mayıs 2012 Perşembe

Bonjour ....

Herkese merhabalar,

Arayı çok uzattığımın farkındayım. Türkiye tatili , dönüşü , buraya adapte olma derken zaman su gibi gecmis.

Her seferinde aynı şey oluyor, sanki hiç gitmemisim, hiç gezmemisim, hiç arkadaşlarımla sohbet etmemisim, her dönüşümde aynı şeyi yasıyorum. Bir anda  bütün anılar sıfırlanıyor, bir daha ki için özlemler başlıyor.Daha gelir gelmez tekrar ne zaman gideceğimin hayallerini kurmaya başladım bile;) daha 5-6 aycik olsada sayılı gün çabuk gecer.

Oradayken burayı, buradayken de oorayi özlüyorum, kendimi ait hissettim yere kavuşmayı dört gözle bekliyorum.

İstanbul her gidişimde sanki daha da çok kalabaliklasiyor, yaşanması daha zor bir yer oluyor. Buranın sakinliğini, tabiatını , doğasını seviyorum.


25 Şubat 2012 Cumartesi

İpekyol yeni sezon ''Esinlenmeleri''

İpekyol ve bünyedeki diğer markaları her zaman çok beğenmişimdir. Alışveriş yaparken ilk tercihlerimin arasındadır. Gözüme kestirdikleri mi Türkiye'ye gidince almak için yeni sezon kataloğuna bir göz atayım dedim.

Ancak beni bu yazıyı yazmaya iten esinlenmeninde bu kadarına yuh dedirtecek olan türü. Kataloğundaki şu iki çantayı görünce gerçekten şaşırdım. Ben bu esinlenmelere :)bir anlam veremiyorum. Tabii bunun adı bence esinlenme değil ''TAKLİT''.


Bu resimdeki trench coattaki çantaya dikkat, yanlış hatırlamıyorsam geçen sezonun burberry çantası, alttaki resimde bu sezonun çantası.


Buda  Reed Krakoff taklidi.'


Sizce bu esinlenmeler de fazlaya kaçılmamış mı?




15 Şubat 2012 Çarşamba

Cezayir'de düğün bir başka'' Danse Kabyle''



Yazın gittiğimiz bu düğünün görüntülerini bir türlü paylaşamadım. Tembellikten sanırım :) Buradaki düğünler bizim köy düğünlerimize benziyor. Kadınlar ve erkekler ayrı yerde eğleniyorlar.Ancak modern bir aileyse kadın ve erkeğin birlikte bulunduğu düğünlerde mevcut.Gelen misafirlere yemek veriliyor. Bu yemekler genellikle '' Chorba Frik''ve ''couscous''ve tatlı ikram ederler. Bol bol dans ederler hem kadınlar, hemde erkekler. Kadınlar sahneye çıkmadan önce shakira kemerlerini bağlıyorlar bellerine atlıyorlar sahneye dans etmek için. Hiç unutmuyorum sanırım buraya geleli daha iki ay olmuştu bir düğüne gittim, kadınlar başladı oynamaya beni bir gülme aldı anlatamam. Dans ediş tarzları çok ilginç, çünkü biz kabyle bölgesinde yaşadığımızdan bunların kendilerine göre has dansları var. Sadece kadınlar kalça kısımlarını oynatarak bir nevi havai dansı gibi kendi etraflarında dönüyorlar. Her biri birbiriyle yarış içinde sanki, kendilerini nasıl kaptırıyorlar anlatamam size.

Düğünde gelin çok kez kıyafet değiştiriyor, genellikle yöresel kıyafetler oluyor, eğer zenginse 10 kostümü kadar çıkıyor sayı. Her değiştirişte zılgıtlarla salonu yavaş yavaş, salına salına dolaşıyor. Sonra da bir köşesine geçip oturuyor, prensesler gibi. Kalkıp bizdeki gibi oynamıyor. 

Düğünleri gerçekten çok yorucu, sürekli aynı tempoda müzik, çocuklar koşuşturuyor, bağırıyor, çağırıyor, anneler dans pistinde...

Aşağıdaki video berber yani Kabyle dansı. Bakalım siz nasıl bulacaksınız?







Bunlarda düğünden kareler


Yemek yediğimiz gerçek anlamda çok çok enteresandı. Anlatılmaz yaşanır :)




Gelinin yakın akrabasıydı sanırım, gelin kadar janjanlıydı.


Müziğin ritmine dayanamayıp kalktım dans ettim bide :) Ayrıca sanki biz dans etmeyi bilmiyormuşuz gibi zannediyorlar ya ..... huuu huuu biz kapı gıcırtısına oynarız, bizim oryantalimiz dillere destan beee.





Sanırım elindeki çanta altından idi, tam anlayamadım ama..



13 Şubat 2012 Pazartesi

La casbah- Blida'da ki Türk restorantı

Cezayir'de yaşayan her Türk gibi hasret kaldığımız şey yemekler. Burada Türk yemeklerinin olmaması normal ancak ne zeytin, ne peynir, ne salam, ne sucuk, hiç bir şey yok. Hepsini tatil dönüşü getirmek zorunda kalıyoruz. Bide biz tizi ouzou da yaşadığımız için buradaki belli başlı 2 tane market var. onlara gelen ürünlerde belli, bazen Türk malları gelse de Alger merkezdeki marketler gibi ürünler çeşitli olmuyor. 

Getirdiğimiz yiyecekleri gözümüz gibi bakıyoruz vallahi, hemen bitmesin istiyoruz :) Burada çoğu şey eksik olduğu için bir çok şeye bizimde gözümüz aç kalıyor. Ne bulsak aman bir daha bulamayız diye fazla fazla alıyoruz.

Cezayir'de bildiğim 2 tane türk lokantası vardı. Biri İstanbul kebap hydra'daki , diğeri  Bosphorus . İstanbul kebap' bir iki kere gitmişliğim vardı. Ama onlarda lezzetlerini bozmuşlar. Hiç biri bizim tatlarımıza benzemiyor. Ama artık öyle bir yer var ki aman allahım. La Casbah, mükemmel kebaplar ve lahmacun yiyebileceğiniz bir yer. Ben adana yedim eti biraz tuzlu olmasına rağmen çok iyiydi. Hünkar beğendi'nin tadına baktım ama dürüst olmak gerekirse hiç olmamıştı. Bide benim beğendi mi yemelerini düşünüyorum. :) Patlıcanlı kebabının da iyi olduğunu söylediler arkadaşlar bir daha ki sefer onu yemeye kararlıyım. Mezelerde çok iyiydi. Basite kaçılmamıştı.Çorbası harika idi, mutlaka denenmeli. İçecek olarak ayranın olması zaten müthiş ancak tatlı konusunda kendilerini geliştirmeliler, en azında bu kadar güzel kebap yedikten sonra insan güzel bir künefe yemek istiyor.






Evde yemek isteyenler için express servisleri de mevcut. Eğer uzun süredir Türkiye'ye gitmediyseniz ve bu tatları özlediyseniz şiddetle tavsiye ederim.